30 Eylül 2016 Cuma

Tam 12 yıl Dile kolay


Durmadan sizi görmekten, duymaktan ve okumaktan…
Hep ortada ve her yerde olma gayretinizden…
Her gün ve defalarca kendinizi göstermeye, duyurmaya çabalamanızdan…
Sürekli ilgi odağında kalma arzunuzdan…
Daima haklı olmanızdan…
Durmadan doğruyu açıklamanızdan…
Her daim yanlışı ifşa etme ve cezalandırma gayretinizden…
Ara vermeksizin birileriyle didişmenizden…
Yüksek sesli, gergin ve buyurgan konuşma tarzınızdan…
Sustuğunuzda bile bakışlarınızla, mimiklerinizle ve jestlerinizle her an patlamaya hazır bir barut fıçısı gibi herkesi rahatsız edip sindirmeye çalışmanızdan usandık.
* * *
Her konudan anladığınızı sanmanızdan…
Her meseleye karışıp müdahale etmenizden…
Hareket eden her şeyden kendinizi sorumlu hissetmenizden…
Her şeyin ve herkesin ancak sizinle birlikte var olduğuna inanmanızdan…
Sürekli lider, önder, başkan, baba rolünü oynamaya çalışmanızdan…
İnsanlara tepeden bakmanızdan, onları küçümsemenizden, aşağılamanızdan…
Kendinize karşı bitmek bilmez bir hayranlık duymanızdan…
Hep kendinizi merkeze yerleştirmenizden, en akıllı, en zeki ve en bilge geçinmenizden…
Aslında birçok konuda bilgi, feraset ve incelikten yoksun söz ve tavırlarınızdan…
Ve bunun hiç kimse tarafından anlaşılmadığı hissiyle yaşamanızdan…
Sizden daha eğitimli, kültürlü, zeki insanlara diş bilemenizden…
Gözümüzün içine bakarak doğru olmadığı aşikar şeyleri tekrar tekrar söylemenizden…
Bizi aptal yerine koymanızdan bezdik.
* * *
Bağırıp çağırmalarınızdan…
Sesinizden, vurgularınızdan…
Kızmanızdan, fırça atmanızdan, hakaret etmenizden…
Nefret ve öfke saçmanızdan…
Kindar ve intikamcı olmanızdan…
Gülmemenizden, hırstan yüzünüzün kararmasından, sinirden boynunuzun kızarmasından…
Gözlerinizi aça aça gerginlik saçmanızdan…
Televizyonlardan evlerimize yaydığınız stres bulutundan ve olumsuz enerjiden bitap düştük.
* * *
Türkçenizden…
Durmadan “kahvehane ağzı” ile konuşmanızdan…
“Be”lerinizden, “ya”larınızdan…
“Bombalama” öncesi, size pek de yakışmayan yapmacık bir kibarlıkla kullandığınız “hiç kusura bakmayın”larınızdan…
Yerli yersiz kullandığınız – ve maalesef son yıllarda birçok insanı alıştırdığınız – “noktasında” kalıbınızdan…
“Herif” demenizden, “kimsin sen” sorunuzdan, “herkes işine bakacak” buyruğunuzdan…
Durmadan “bunlar” diye konuşmanızdan…
İnsanları bölüp kamplaştırmanızdan…
Kendinize benzemeyenlere tepki duymanızdan…
Sizi her durumda kayıtsız şartsız desteklemeyenleri “kuşkulu”, soru soranları ya da eleştiri getirenleri ise “düşman” saymanızdan…
Türk, Müslüman ve Sünni olmayanları peşinen “yabancı” ve “tehlikeli” kabul etmenizden…
Dünyadan uzak, kör milliyetçi, dar yerel kalıplara tutsak yaşamamızı istemenizden…
İçerde ve dışarda çok kolay huzursuzluk çıkarmanızdan, onu bunu tehdit etmenizden…
Başka devletlerin liderlerinden kendi ülkenizdeki sokaktaki adama kadar herkesle anında kapışma hevesinizden…
Tavrını beğenmediklerinizin tümüyle – siyasetçi, belediyeci, gazeteci, sanatçı, işadamı, hatta “balkondaki kadın” – tek tek uğraşıp hepsinin hakkından gelmeyi marifet saymanızdan sıkıldık.
* * *
İktidara ölümüne tutkun olmanızdan…
Para, mal, mülk hırsınızdan…
Dini söylemleri kendi menfaatlerinize kalkan yapmanızdan…
Ve bu arada kendinizi Tanrı gibi görmeye başlamanızdan…
İşinize geleni öne çıkarıp gelmeyeni yok saymanızdan ve unutturmaya kalkmanızdan…
Mütevazılık, mahcubiyet ve masumiyetten inatla uzak durmanız dan…
Asla yanılmadığınızı düşünmenizden ve hiçbir zaman özür dilememenizden…
Kibrinizden…
Çevrenize seçtiğiniz sadık ve dalkavuk adamlarınızdan…
Kurnaz ve fırsatçı bakanlarınız dan…
Emir eri ve kışkırtıcı danışmanlarınızdan…
Yandaş ve onursuz gazetecilerin izden…
Onlarla sözüm ona “canlı yayında sohbet” toplantılarınızda ki içler acısı mizansenlerden…
Gazete patronlarına baskı uygulayıp “bu adamı neden tutarsın, ona nasıl para verirsin” diye çıkışarak hedef göstermeniz den…
İnsanların ekmeğiyle gözünüzü kırpmadan oynamamızdan yorulduk.
* * *
Bir yandan “ileri demokrasi” masalını anlatırken, diğer yandan hiçbir eleştiri, gösteri ve protestoya tahammül edemememizden…
Gezi Parkındaki korkunuzdan ve korkutma gayretinizden…
15 yaşındaki bir çocuğun ölmesine bile üzülmeyip bir de hiç sıkılmadan onu terörist gibi göstermeye kalkışmanız dan…
Gözü yaşlı ana babalardan ve çocuklarından bir başsağlığı, bir geçmiş olsun dileğini esirgemenizden…
Polisleri halkın üzerine sürüp suç ortamı yaratmanızdan, sonra da “destan yazdılar” diyerek insanları kışkırtmanızdan…
Gerekirse toplumun yüzde 50’sini yok etmeye hazır olduğunuz izlenimini veren insafsız ve merhametsiz üslubunuzdan…
Acımazsızlığınızdan, zalimliğinizden bıktık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder