30 Eylül 2016 Cuma

HARİKA ŞEYLER


Geçen gün bir dergide yazı okudum, hangi dergi olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Ayak üstü bir solukta okuyuverdiğim bir yazı işte. Ama çok önemli bir yazıydı.
Dünyanın yedi harikası nedir? Diye sormuş öğretmen, öğrencinin cevabı ise: "Gözüm, kulağım, burnum ve ağzım" olmuş. İlk baştabana garip gelen bu cevap beni epey düşündürdü. Ben de sizin gibi Çin Seddi, Piramitler falan bekliyordum.
Evet, gözlerim olmasaydı dedim aklımdan ne kötü olurdu. Denizin maviliğini göremezdim ya da semaya doğru uçan kuşun kanat çırpışını, küçük bana bakan iki gözü de göremezdim. Ya kedimi, bana yalvararak bakan iki yeşil gözü de göremeyecektim o zaman. Milyarlar verseler değişmezdim gözlerimi, bir taraftan da şükrettim halime, bu gözlere sahip olduğum için.
Uzun, derin bir nefes çektim içime, derin bir bahar kokusu girdi burnuma, oradan da beynime dağıldı zerre zerre. Ihlamur kokusunu hissetim içimde, ardından da yeni açmış bir papatyanın kokusu dağıldı bedenime. Çok mutlu oldum o an. Yaşadığımı hissettim birden.
Geçen temmuz aynında burnumdan bir ameliyat geçirdim çok acı çekmiştim, tam bir hafta tamponla dolaşmak zorunda kaldım. Burnum kapalı olunca ağzımdan nefes alıyordum. Ağzım hep açık dolaşıyordum bu yüzden. Ameliyat zaten iki saat sürdü, tamponların alınması da tam bir ölümdü. Hiç öyle canım yanmamıştı daha önce.
Tamponla dolaştığım bir hafta boyunca düşündüm sağlıklı günlerimi, şükrettim halime. Artık burnumu daha çok seviyorum, daha sevimli buluyorum aynaya bakarken, daha çok gülüyorum kendime. Ve her nefes alışımda daha çok şükrediyorum yaratana.
Küçük bebekleri bilirsiniz, onların kokuları başkadır, sesleri de, ağlamaları bile size en güzel parçanın ezgisi gibi gelir. Hele birde kendi çocuğunuz ise durum bambaşka. O sesleri de duyabiliyordum ben. Ve de kuşların seslerini, boğazdan geçen vapurun sesini de. Hepsinde ayrı bir güzellik vardı ve mutluluk.
Evet, benim harikam bunlardı işte, yedi harikam.
Duyduğum bir bebeğin sesi, yeni doğmuş bir kedinin gözlerini açmaya çalıştığı o zavallı aciz hali, semaya yükselen bir kuşun kanat çırpışları, bunları yedi harikam sayesinde görmüyor muydum? Duymuyor muydum? Bu seslerle beraber, benim yüreğimde kanat çırpıyordu. Sevdiğim insanları görünce "Merhaba" diyordum en içten dileğimi sunuyordum. Yüreğimin bir parçası olduklarını belirtiyordum cümlelerimle. Dilim sevgi sözcükleri ile kıpırdıyordu her zaman. Umut dağıtabiliyordum çevremdeki insanlara, paylaşıyordum mutluluğumu en yakınlarımla. Bütün bunları milyarlara değişemem ki.
Artık yedi harikamı bulmuştum ben, daha sıkı sarılıyordum onlara ve de hayata.

BEN ARTIK BAKMIYORDUM SADECE, GÖRÜYORDUM DA ÇEVREMDE Kİ GÜZELLİKLERİ. YOLDA HIZLI ADIMLARLA YÜRÜMEYİ, HAYATA İNAT DAHA ÇOK GÜLMEYİ, DAHA ÇOK MUTLU OLMAYI VE EN SONUNDA ŞÜKRETMEYİ ÖĞRENDİM BEN.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder