Geçen gün bir dergide yazı okudum, hangi
dergi olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Ayak üstü bir solukta okuyuverdiğim
bir yazı işte. Ama çok önemli bir yazıydı.
Dünyanın yedi harikası nedir? Diye sormuş
öğretmen, öğrencinin cevabı ise: "Gözüm, kulağım, burnum ve ağzım"
olmuş. İlk baştabana garip gelen bu cevap beni epey düşündürdü. Ben de sizin
gibi Çin Seddi, Piramitler falan bekliyordum.
Evet, gözlerim olmasaydı dedim aklımdan
ne kötü olurdu. Denizin maviliğini göremezdim ya da semaya doğru uçan kuşun
kanat çırpışını, küçük bana bakan iki gözü de göremezdim. Ya kedimi, bana
yalvararak bakan iki yeşil gözü de göremeyecektim o zaman. Milyarlar verseler
değişmezdim gözlerimi, bir taraftan da şükrettim halime, bu gözlere sahip olduğum
için.
Uzun, derin bir nefes çektim içime, derin
bir bahar kokusu girdi burnuma, oradan da beynime dağıldı zerre zerre. Ihlamur
kokusunu hissetim içimde, ardından da yeni açmış bir papatyanın kokusu dağıldı
bedenime. Çok mutlu oldum o an. Yaşadığımı hissettim birden.
Geçen temmuz aynında burnumdan bir
ameliyat geçirdim çok acı çekmiştim, tam bir hafta tamponla dolaşmak zorunda
kaldım. Burnum kapalı olunca ağzımdan nefes alıyordum. Ağzım hep açık
dolaşıyordum bu yüzden. Ameliyat zaten iki saat sürdü, tamponların alınması da
tam bir ölümdü. Hiç öyle canım yanmamıştı daha önce.
Tamponla dolaştığım bir hafta boyunca
düşündüm sağlıklı günlerimi, şükrettim halime. Artık burnumu daha çok
seviyorum, daha sevimli buluyorum aynaya bakarken, daha çok gülüyorum kendime.
Ve her nefes alışımda daha çok şükrediyorum yaratana.
Küçük bebekleri bilirsiniz, onların
kokuları başkadır, sesleri de, ağlamaları bile size en güzel parçanın ezgisi
gibi gelir. Hele birde kendi çocuğunuz ise durum bambaşka. O sesleri de
duyabiliyordum ben. Ve de kuşların seslerini, boğazdan geçen vapurun sesini de.
Hepsinde ayrı bir güzellik vardı ve mutluluk.
Evet, benim harikam bunlardı işte, yedi
harikam.
Duyduğum bir bebeğin sesi, yeni doğmuş
bir kedinin gözlerini açmaya çalıştığı o zavallı aciz hali, semaya yükselen bir
kuşun kanat çırpışları, bunları yedi harikam sayesinde görmüyor muydum?
Duymuyor muydum? Bu seslerle beraber, benim yüreğimde kanat çırpıyordu.
Sevdiğim insanları görünce "Merhaba" diyordum en içten dileğimi
sunuyordum. Yüreğimin bir parçası olduklarını belirtiyordum cümlelerimle. Dilim
sevgi sözcükleri ile kıpırdıyordu her zaman. Umut dağıtabiliyordum çevremdeki
insanlara, paylaşıyordum mutluluğumu en yakınlarımla. Bütün bunları milyarlara
değişemem ki.
Artık yedi harikamı bulmuştum ben, daha
sıkı sarılıyordum onlara ve de hayata.
BEN ARTIK BAKMIYORDUM SADECE, GÖRÜYORDUM DA ÇEVREMDE Kİ GÜZELLİKLERİ. YOLDA HIZLI ADIMLARLA YÜRÜMEYİ, HAYATA İNAT DAHA ÇOK GÜLMEYİ, DAHA ÇOK MUTLU OLMAYI VE EN SONUNDA ŞÜKRETMEYİ ÖĞRENDİM BEN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder