20 Ocak 2021 Çarşamba

RESTORANLARI AÇILMALI

 

Pandemi yani covit 19 hastalığı başladığından beridir dünya ekonomik krize doğru gidiyor

İki seçenek var, ya Covit’ten öleceğiz ya da açlıktan gidişat hiç iyi değil.

İnsanlar işsizlikten hırsızlığa başladı, evlerde huzur kalmadı boşanma davaları patladı, borçlanmayan

İnsan kalmadı ve bunun karşılığında devlet yettirmeye çalışıyor ama hazine boşalmış durumda.

Bakmayın ekonomi iyi olacak yükselişe geçtik laflarına, açıkça bittik bittik.

 Şimdi çaresiz kalan topluma iyi haber veriliyor 

Restorandalar açılacak!

 Geç bile kalındı hiç kapatılmamalıydı.15 gün sokağa çıkma yasağı olsaydı şimdiye bu illet kontrol altına alınmış olacaktı.

Açık söyleyeyim.

Esnafın dayanacak gücü de kalmadı.

Avrupa’da da restoranların, kafelerin büyük çoğunluğu kapalı.

Ancak hükümetler geçen yılki cirolarının yüzde 75’ine kadarını ödüyor. Çünkü ekonomileri çok iyi

Oralarda da Yiyecek içecek büyük bir sektör ve milyonlar çalışıyor.

Dolayısıyla herkes hükümetin alacağı kararları bekliyor.

Mart ayının ikinci yarısında hafta içi sokağa çıkma yasağı saati 21.00’den 23.00’e çekilebilir. Hafta sonu yasağı gündüz kaldırılabilir. Okullar ve lokantalar belli kurallarla açılabilir.

 Diğer yandan virüs gün geçtikçe, biner biner düşüş göstermeye başladı  aşıların gelmesiyle  Sağlık çalışanları başta olmak üzere  65 yaş üstü ve  kronik hastalara da aşı yapılmaya başlan dı.  bu da bir iyiye gitme sinyalidir.

Okullar açılır restoranlarda çalışmaya başlarsa sanıyorum ki, hem Ekonomik kiriz hem işsizlik hem de  yaşam normale dönecektir

5 Ocak 2021 Salı

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ AKP YE MAHKUM

 

Son günlerin popüler haberi; Boğaziçi Üniversitesi ‘ne atanan AKP li bir siyasetçi; Prof. Dr. Melih Bulu

Profesör Doktor yazdığıma bakmayın mesleği kâğıt üzerinde profesör olabilir ama kendileri siyasetin her alanında yer almış, almaya çalışmış kısaca kendini siyasete adamış biri. Hani “Üniversiteler özerktir.” Diye biliyoruz ya. Yanlış biliyormuşuz aslında.

 

Biri gider milletvekili olmaya niyetlenir, seçilirse milletvekili, seçilemezse gider bir şirketin genel müdürü, Yönetim kurulu, bir kamu kurumunun bilmem ne dairesi başkanı, hiçbir şey olamazsa da gider bir üniversite rektörü olur, bunun için elinizde bulanması gereken tek şey, tanıdık bir parti lideri olması. (Zaten bir yerlere gelmek istiyorsanız Siyasetçi Olacaksınız ilkokul mezunu olmanız dahi fark etmez)

Toplumumuzda okuyan kesim için “dirsek çürüttü” deyimi kullanılır. Yıllarca dirsek çürütenler, yıllarca dirsek çürüteceklere yol gösterecek olan kıymetli, elleri öpülesi insanlarımız vardır. Tabiri caizse bu insanlar, Tırnaklarıyla kazıya kazıya ulaşmışlardır vâkıf oldukları bilgi ve becerilere.

 

Eskilerin; işin erbabı, ustası, hatta Adam ilmini biliyor dedikleri olayda budur aslında. Tıp fakültesine veteriner hekimin dekan olduğu, sahte diplomayla öğretmen Hatta Başbakan Cumhurbaşkanı olunabildiği, bir fakülte açılmadan öncesinde oradan mezun olan insanların olduğu, benzeri bir çok örnek sayılabilecek durumların yaşandığı bir ülke var biliyor musunuz? Liyakat dediğimiz şey de tam olarak budur. Az önce bahsettiğimiz durumlarla karşılaşmamaktır yani.

 

Arabayı ehliyet mi sürüyor? Koltukta diploma mı oturuyor, yönetiyor? Diyebiliyorsak ne mutlu bize. Yalnız, trafik çevirince, işi bilenler eleştirince; yukarıdan tanıdığımız insanlar olmalı bunları söyleyebilmek için. Söyleyemiyorsak eğer; ehliyet de şart, diploma da şart, İngilizce de şart hatta dil sınavında bilmem ne seviyesinin üstünde olmak bambaşkadır, kpss’den bilmem kaç puan almak da şart, torpil olmayınca pardon sağlam referans sözlü mülakattan kalmak da şart. Daha burada saymaya dilimizin, aklımızın, kâğıdımızın, paramızın yetmeyeceği o kadar şartlar var ki… Anaa ne çok şart varmış değilmi?

 

Bazılarımız şanslıdır. Yazımızın başında dedik ya, milletvekili adayı olunur, baktın milletvekili olamadın diğer söylediklerimiz de teğet geçti, o zaman dalarsın bir üniversiteye. Ya da daldırırlar. O kısmına benim de aklım ermedi. Zaten kalabalık ve bulanık yerler oralar, kim nasıl fark edecek ki seni. Bakanıyla, Genel Müdürüyle, Daire Başkanıyla tanışamadan, tek kelam bile edemeden emekliliği dolan memurlar var bu ülkede. Rektörün ne iş yaptığını sorsan cevap veremeyecek öğrenciler var onca üniversitelerin içinde. Rektörünü tanımadan, tek kelam etmeden mezun olan binlerce belki milyonlarca öğrenci olması da normal değil mi?

 

Devletimiz bizi bizden daha iyi düşünür, biz kalın kafamızla hesap ettik de onlar hesap kitap yapmadan mı yapıyorlar bu atamaları. Bu adamları bu mevkilere atayandan daha mı iyi bileceksiniz? Haddinizi bilin haddinizi!