23 Kasım 2022 Çarşamba

İSTİKLAL CADDESİ TERÖRÜ

 Büyük bir saldırı gerçekleşti taksimde ve Türkiye günlerdir istiklal Caddesi'nde patlayan bombayı tartışıyor. Ancak Türkiye'nin son başbakanı Binali Yıldırım, konunun bambaşka bir boyutunu gündeme getirdi. Türkiye'nin 3,5 milyon mülteciyi ağırladığını, her türlü ihtiyaçlarını karşıladığını hatırlattı.

"Onların Avrupa'ya gelmesinin önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa'ya yayılmasının da önüne geçiyoruz" diye yazdı. Birkaç satırlık bu tweette, Türkiye'nin 6 yıldır yaşadığı büyük travmanın itirafı var. Avrupa'nın nispeten huzurlu geçirdiği bu 6 yılda Türkiye, terör örgütlerinin üssü haline geldi ve tarihinin en büyük terör saldırılarını yaşadı. Özellikle seçim önceleri yoğunlaşan ve iç politik amaçlarla da kullanıldığı anlaşılan bu saldırıların çoğu Suriye sınırından kaçak giren saldırganların imzasını taşıyordu. 109 cana mal olan Ankara Gar saldırısından yılbaşı gecesi Reina baskınına, Atatürk Havalimanı'nın bombalanmasından son Taksim patlamasına kadar onlarca eylemde saldırganların izi, sınır ötesinde bulundu. Bunun ne kadarının kontrolsüz geçişlerden kaynaklandığı ne kadarına siyasi olarak göz yumulduğu hala tartışılan bir konu...

Mülteci Anlaşması, Türkiye'nin sadece nüfus yapısını değil, sosyal dokusunu, siyasi konumunu da değiştirdi. Avrupa ile birlikte sınır güvenliğinin garantiye alınacağı ve soruna kalıcı çözüm bulunacağı yerde para karşılığı göçün bütün yükünün omuzlanması, beraberinde kuşaklara yayılacak bir sorunlar yumağı getirdi. Birçok örgüt, karargâhını Türkiye'ye kurdu. Son dönem onlarca uyuşturucu baronu ve Rus oligarklar da bu akına katıldı. Son saldırı, bunun yeni bir örneği... Çözüm bulması gerekenler ise, kan gölüne dönmüş Türkiye'den Avrupa'ya, "Meraklanmayın. Bizim kanımız dökülüyor, ama size yayılmasına izin vermiyoruz" diye mesaj yolluyor.

14 Kasım 2022 Pazartesi

PARTİ DEVLETİ

 Geçen haftalarda yapılan Polis Akademisi'nin mezuniyet töreninde, akademi bandosunun Erdoğan'ın huzurunda AKP'nin şarkısını çalması, polis-parti işbirliğinin müzikali gibiydi. Ne yalan söyleyeyim, el çırparak şarkıya eşlik eden partili devlet ricali, bana Kuzey Kore parti toplantılarını hatırlattı. "Parti devleti" manzaraları bununla kalsa iyi...

Polis teşkilatı, Jandarma ile birlikte, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun teşvikiyle, ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Bir ülkenin silahlı kolluk gücü, iktidar partisinin emrine girmiş, onun şarkısını Polis Akademisi'nin mezuniyet töreninde, akademi bandosunun Erdoğan'ın huzurunda AKP'nin şarkısını çalması, polis-parti işbirliğinin müzikali gibiydi. Ne yalan söyleyeyim, el çırparak şarkıya eşlik eden partili devlet ricali, bana Kuzey Kore parti toplantılarını hatırlattı.

"Parti devleti" manzaraları bununla kalsa iyi... Polis teşkilatı, Jandarma ile birlikte, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun teşvikiyle, ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Bir ülkenin silahlı kolluk gücü, iktidar partisinin emrine girmiş, onun şarkısını söylüyor, muhalefeti dava ediyorsa, orada ancak polis devletinden söz edilebilir. Kuvvetler ayrımı bitirilip yargı da iktidarın emrine geçtiğine göre, muhalefet neye güvenecek? Halkın bir kısım seçilmiş temsilcisi, milletvekili, belediye başkanı zaten hapiste; yerlerine partili bürokratlar atanmış durumda.

 Hayatında hukukla ilgisi olmamış bir bürokrat, İçişleri Bakanı'nın müsteşarı, daha geçen hafta Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. Böylece yüksek mahkemede üçte iki çoğunluk iktidar partisinin eline geçti. Yani seçimin kilit partisi HDP'yi kapatabilecek çoğunluğa ulaştılar. Harika değil mi? Polis partinin şarkısını çalsın, jandarma ana muhalefete saldırsın, yargı, rakip partiyi kapatsın. Sen de bu tek kale maça “demokrasi" adını ver. Muhalefete karşı çalışan devlet kurumları listesine istihbaratı da eklemek gerek...

Soylu'nun, "Yarın öbür gün Kılıçdaroğlu'nun ses kaydı çıkarsa ne olur?" diye sormasından anladık ki muhalefet liderini dinlemişler, kullanmak için fırsat kolluyorlar. Çok tehlikeli bir görüntü bu: Erdoğan, milletle devleti karşı karşıya getirdi. Şimdi muhalefet, sadece AKP ile değil, onun önüne barikat kuran devasa bir silahlı güçle de mücadele etmek zorunda... Şansı var mı? Var. Nice otokrat, o silahlı güce rağmen, halk iradesine boyun eğmedi mi? Tabii ki değmedi Bundan sonraki süreçte ne olur bilinmez ama seçimlerin yaklaştığı Bu dönemlerde halkın iyi düşünerek karar vermesi gerektiği bir gerçek..