Hemen her gün Fiyat
artışları, zam Haberlerini dinlemekten bıktık, ‘’yine mi’’ dediğimiz bu
Haberler, can sıkıntısının yanında, Aslında Ülkemizin de yavaş yavaş geldiği
Noktayı gösteriyor.
Günümüzde Tarım toplumundan
sanayi toplumuna geçişin gerçekleştirilemediği ülkemizde, yoğun Nüfus baskısı ve
Devletin Tarıma karşı Destek yetersizliği nedeniyle,– insan dengesi ve buna
bağlı yaşanan sorunlar ülkemiz tarımının ve hayvancılığının en önemli yapısal
sorunu Haline geldi.
Daha birkaç yıl
öncesine kadar Türkiye, sahip olduğu Toprak, Su kaynakları ve iklim
şartlarından dolayı Tarım potansiyeli yüksek bir ülke iken. Buğdayın atasının
bu topraklarda Ekolojik zenginlik bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden
birinde yaşıyor olmamıza rağmen. Toplam 230 bin ton Buğday ithal etti. Nasıl
olur da ekmek, makarna gibi ürünlerin ham maddesi olan buğday üretimi
Türkiye'nin en önemli tarımsal faaliyetleri arasında yer alırken, ithalatı her
geçen yıl artıyor?
Bakın Birleşmiş Milletler ’in “Dünya Bakliyat Yılı” ilan
ettiği 2016’da bakliyat tarafında dışa bağımlılık devam etti. Yerli üretim
yetmeyince Kanada’dan Meksika’ya ABD’den Etiyopya’ya kadar birçok ülkeden
nohut, mercimek, kuru fasulye ithal etmeyi sürdürdük.
Ülkemizin hayvan ihtiyacını karşılayan Güneydoğu Anadolu
bölgemiz, Neredeyse 10 yıldır PKK’nın kıskacı Altında kalması, devletin
Sıkıyönetim ilanı ve Son yıllardaki Göç yüzünden Hayvancılığın %70i bitme
noktasına geldi.
Tarımın, çiftçimizin en başta gelen sorunu yüksek girdi
maliyetleridir. Türkiye üretimin en önemli Girdileri olan Tohum, Gübre, Tarım ilacı
ve Mazot bakımından ithalata bağımlıdır. Bu nedenle dövizdeki yükselme. İzlenen
politikalar dışa bağımlılığı Artırdığı gibi üretimi de sürdürülemez hale getiriyor.
AKP hükümetlerinin uygulama tarım politikaları, küreselleşen
piyasalar ve acımasız rekabet koşulları nedeniyle ürün/girdi değer eşitliğinde ki
çiftçi aleyhine gelişmeler; üretim maliyetlerini aşırı şekilde Artırmış, buna
karşılık ürün fiyatları gerçek anlamda yerinde saymış, hatta bazı ürünlerde
gerilemiş tir.
1980’li yıllara kadar büyük ölçüde kendini besleyebilen
ülkelerden biri olan Türkiye’de; daha sonra uygulanan neoliberal politikalarla tarımı çökertme
sürecinin temelleri atıldı. O yıllarda başlatılan “üreticiyi ithalatla terbiye
etme” politikası, günümüzde çok daha vahşi bir şekilde uygulanmakta; arz
eksikliği nedeniyle fiyatı artan her ürünün fiyatının ithalatla düşürme
kolaycılığına başvurulmaktadır. İthalatın çözüm olmadığı (pirinç, kuru fasulye,
sap- saman ve kırmızı ette) defalarca görülmesine rağmen bu politika ısrarla
sürdürülmekte ve bu konuda Devlet ne yazık ki kalıcı bir çözüm üretememektedir.
Oysaki ithalatı
değil, üretimi hedefleyen, emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri
destekleyen tarım politikaları uygulansa, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal
üretim politikası izlendiğinse bu sorun bitmezse de aza inecek, Toplum Daha
rahat nefes alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder