7 Şubat 2017 Salı

Okur hakları

                                                       
AB'ye giriş sürecinde 'eski ülkeye yeni adet' misali, Türkiye'de nasıl uygulanacağını merakla beklediğim gelişmeler oluyor. 

Malumunuz üzere, AB'nin sopası var. Üstelik de kızılcık sopası.. Eh sopa kızılcık olunca, yaptırımı da hayli etkili oluyor. Takip ediyorum, 'tüketici haklarını korumak' gibi işlere ciddi ciddi soyunur olduk. 

Vatandaşlık bilinci gelişmiş ve sorumluluk sahibi (!) bir yazar olarak, zemheri memheri dinlemeden, ben de 'okur haklarını koruma'ya soyundum. (Yıldız Kenter bile sanat için soyundu da, benim neyim eksik?) 

Bu bağlamda, gerekli ilgiyi görür de örgütlü mücadeleye geçmeyi başarabilirsem, haklı davamı pratikte de sürdürmeyi isterim bittabi! Ancak bu koşullar altında, yani şimdilik, teoriyle yetineceğiz. (Cümleye bak; havaya girdim iyi mi!) 

Yok! 'Okur haklarını koruma' davasında derdim 'Türkçe'yi doğru kullanamayan, iktidar şakşakçılığını yapan, gençleri yanlış yönlendiren, özel hayatını yazarak teşhircilik yapan' yazarlarla felan değil.. 

Özellikle ikili ilişkilerle ilgili 'yanlış ahkam kesen' ve bu konuda okuru yanıltan yazarlarla benim mücadelem! 

Mesela diyelim, kadınları ve erkekleri kategorize ederek: "Kadınlar estek köstek ister, gereğini yapın" ya da "Erkekler hebele gübele sever, gereğini yapın\" gibi reçeteler sunan yazarlara takmış durumdayım ben. 

Yüz yıllardır netlik kazanamayan ve çözüme ulaşamayan cinsiyetler arası problemleri çözdüğünü ve elinde etkili yöntemler olduğunu savunan, okurların kafasını karıştıran yazarlara Kızıyorum.. 
Neymiş efendim? Kadınlar şefkat istermiş; erkekler iktidar severmiş.. 
Başka? 
Kadınlar güçlü erkekleri severmiş; erkekler bakımlı kadınları severmiş.. 
Eee? 
Kaçan kovalanırmış.. 
Bak sen! 
Direkt asilik öneriyorum! Kafanıza göre takılın.. Reçetelerin tümünü yırtıp, çöpe atın.. Zaten reçeteler işe yarasaydı bugüne kadar yarardı ve kimse aşk acısı çekmezdi değil mi? 

Cesare Pavese 'nin de dediği gibi: "Ya bütün tehlikeleriyle kabul edilir aşk ya da fahişelere gitmekten başka yol kalmaz.." 

Yazarlarımız hiç durmadan erkek ve kadınların beklentilerini, iç dünyasını tahlil eder; okurlara tüyolar vermeye kalkarsa okurun da kafası allak bullak olur tabii. Bana kalırsa, Güzin Abla'dan başlayıp Ahmet Altan\'a kadar uzanan bu zincirin her halkası ayrı bir facia. 

İşi iyice abartıp karşı cinsi elde etmenin yollarını maddeler halinde sıralayanlar, yemek tarifi verir gibi yöntemler önerenler, kullanma kılavuzları çıkaranlar da cabası! 

Bu işin doktorasını yapmış, profesörü olmuş kişileri bile okurken "Evet ama, bunları yazan adamın

kendisi bunlara inanıyor mu? Kendisi bu anlattıklarının faydasını görmüş mü?" diye bir sorun kendinize... 
(Sağlıklı cinsel yaşam konularında kuş konduran Haydar Dümen ne tür dümenler çeviriyor? Aile içi mutluluğun ve eşler arasındaki saygınn nasıl olması gerektiği konusunda ciltler dolusu kitap yazan Doğan Cüceloğlu niye boşanmış ve bir daha evlenmemiş? Hiç merak ettiniz mi mesela?) 

Bırakın dostunuzu, komşunuzu, patronunuzu, ananızı, dananızı ve hepsinden önemlisi karşı cinsinizi tahlil edip, ilişkiler hakkında kurnazlık öğrenmeyi! Önce kendi zaaflarınızı, komplekslerinizi, beklentilerinizi tahlil edip bunları karşılamak konusunda kurnazlıklar geliştirin. Kendisini tatmin edemeyen birinden başkalarını tatmin etmesi beklenebilir mi? Sanmam! 

Bu işi kafaya takmış yazarlarımız yazıyorlar: "Kadınları şöyle elde edebilirsiniz, erkekleri böyle kendinize bağlarsınız, zart zurt." 

Diyelim karşı cinsi elde ettiniz.. İyi de kardeşim sen kendini çözememişken, nasıl tatmin olacağını ve ne istediğini bilmezken ne işine yarayacak avucundaki manitalar? 

"Bilmemkimi divane ettim.. Peki neden hala mutsuzum?" 
El aleme kurnazsın ama kendine değil de ondan! 
Böyle by-pass çözümler üreten yazarları okursan mağdur olursun tabii. Benim gibi radikal çözümler üreten bir yazarı duayen bellesen başına bu işler gelmeyecek kerkenez! 

Ben ne dersem diyeyim, gene o yazarlar o yazıları yazacaklar. 

Velakin 'okur hakları'nı gündeme getirmenin de zamanı geldi artık: Ey okur, silkin de kendine gel! Hakkına sahip çık! 
Ortalıkta 'bu işleri en iyi bilen kişi' numaralarıyla klavye eskiten, ama iş hayatın kendisiyle yüzleşmeye gelince foyası meydana çıkan yazar takımının seni kandırmasına izin verme

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder